Suriye: Savaş ve Devrimin Gölgesinde

50
2023'te Suriye'nin Süveyda kentinde protestolar

Yazar Anne Alexander, Esad rejiminin düşüşü, Orta Doğu’ya etkileri ve direniş beklentileri hakkında Socialist Worker’ın sorularını yanıtladı:

Esad’ın düşüşünün daha geniş Orta Doğu üzerindeki etkisi nedir?

Esad rejiminin çöküşünün yarattığı toz duman uzun süre yatışmayacak. Bazı geçici kazananlar ve kaybedenler var. Ancak uzun vadeli etkisi, kilit bölgesel emperyalist güçler – Türkiye, İran, Körfez Devletleri ve İsrail- arasındaki rekabeti daha da yoğunlaştıracak. Türkiye yönetici sınıfı, kısa vadede önemli faydalar elde etmeye hazır -Suriye üzerinde artan etkisi ve Türkiye’deki milyonlarca Suriyeli mültecinin potansiyel dönüşü. Türkiyeli şirketler Halep gibi Suriye şehirlerinin yeniden inşasından kâr elde etmeye çalışacak.
Daha birkaç hafta önce, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, politikalarının Kuzey Suriye’de ulaştığı çıkmazdan çıkış yollarını umutsuzca arıyor gibi görünüyordu. Türkiye’nin etkisini artırmak ve Kürt güçlerini bastırmak istiyordu.
Ancak Esad, diyalog taleplerini reddediyordu. Kuzeydoğunun geniş bir alanını kontrol eden Kürt güçleri, hem ABD hem de Rusya ile ittifaklar kurmuştu. Bu, onlara Türkiye baskısından kısmen koruma sağladı. Ancak Esad’ın düşüşü sonucunda Rusya’nın Suriye içindeki konumu artık önemli ölçüde zayıfladı. Seçilmiş başkan Donald Trump ABD’nin ülkeden “uzak durmak” isteğini açıkça belirtti.
Suriye Ulusal Ordusu gibi Türkiye ile müttefik milisler, Kürt liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri’ne karşı bir saldırı başlattı.
Kuzeydoğudaki Kürt özerk yönetimi, yeni Suriye rejiminin bayrağını çekti ancak yeni yetkililerle gerginlik hala yüksek.
Türkiye yönetici sınıfı için kazanımlar, Suriye’yi uzun süredir nüfuz alanlarının önemli bir parçası olarak gören İran yöneticileri için kayıptır.
Esad’ın düşüşü, İran rejiminin 1988’de ABD tarafından desteklenen Irak’a yenilmesinin etkisinden kaçmak için on yıllardır sürdürdüğü çabaya bir darbedir.
Ancak bölgesel ve küresel güçler arasındaki bu değişimler tek etki değildir. Suriyelilerin rejimin hapishanelerinden akrabalarını kurtarmak için koştuğu ve diktatörün heykellerini yıktığı televizyondan canlı olarak görülen sahneler bölgede güçlü bir yankı buldu. İslamcı hareketlerin yıllardır felaket yenilgilerle karşı karşıya olması nedeniyle bu yeni rejime liderlik eden güçlerin İslamcı karakteri de önemli.

Esad’ın düşüşü anti-emperyalizm için bir yenilgi mi?

“Direniş Ekseni”ne (İran destekli güçlerin koalisyonu) destek, Batı emperyalizmini yenmek için her zaman yetersiz bir stratejiydi ve çelişkili unsurları birbirine bağladı. Hizbullah’ı İsrail’in Lübnan işgaline karşı bir direniş hareketinden bölgesel siyasette bir güce dönüştürmeye yardımcı oldu. Ancak Hizbullah, Esad’ın karşı devrimine yardımcı oldu. Bu, yalnızca Suriye halkına değil, aynı zamanda Hizbullah’ın kendisine de korkunç bir maliyet getirdi. İsrail güçleri, Ekim ayında Hizbullah’ın komutanlarından önde gelen isimlere yönelik ölümcül bombalama saldırılarını planlamak üzere kullandıkları istihbaratı toplayabildiler. Esad’ın düşüşü, kurtuluş için halk kitle hareketlerine güvenmek yerine diktatörlere güvenmenin hatalarını ortaya koyuyor. Esad’ın askere alınan birlikleri onu terk etti; rejimi tamamen boşa çıktı.
Bu durum Hizbullah ve Hamas’ın gösterdiği şiddetli direnişle ve Batı Şeria’da giderek daha aktif hale gelen Filistinli silahlı gruplarla karşılaştırılabilir.
Ancak olasılıkları yalnızca askeri açıdan değerlendirmek yanlış olur. Esad’ın düşüşü, Filistin kurtuluş mücadelesini tamamen farklı bir perspektiften gösteren devrimci dalganın anılarını yeniden canlandırdı.
İsrail’in Gazze’ye uyguladığı kuşatma, Mısır’daki Abdülfettah el Sisi rejiminin aktif işbirliği olmadan devam edemezdi. Bu yıl İsrail tarafından öldürülen eski Hamas lideri İsmail Haniye, 2012’de Kahire’den Suriye halk ayaklanmasına destek vermişti. Bir yıl öncesinde Orta Doğu’yu sarsan devrim dalgası, Mısır’daki diktatörlüğün etkisini azaltmıştı.

Arap devrimleri nelerdi?

2011 Mısır devrimi, Orta Doğu’yu kasıp kavuran bir halk ayaklanması dalgasının parçasıydı. Tunus’ta başladı ancak kısa sürede Mısır diktatörü Hüsnü Mübarek’in devrilmesine neden oldu ve ardından Suriye, Yemen, Bahreyn ve Libya’ya yayıldı.
İlk ayaklanmalar milyonlarca insanı sokak protestolarına ve “ekmek, özgürlük ve sosyal adalet” talep eden kitlesel grevlere sevk etti. Devrimlerin simgesel görüntüsü sokak protestoları ve şehir meydanlarındaki kitlesel kamp yerleri olsa da, grevler devrimci dalgada merkezi bir rol oynadı.
Tunus’ta, güçlü sendika hareketinin gerçekleştirdiği bölgesel genel grevler, taşra kasabalarındaki işsiz gençlerin isyanını bir devrime dönüştürdü.
Mübarek, ulaştırma işçileri, sağlık çalışanları, kamu görevlileri, demir yolu işçileri ve telekomünikasyon işçilerinin desteklediği bir grev dalgası ortasında devrildi. Mübarek’in generalleri tarafından işletilen askeri fabrikalarin faaliyeti grevci işçiler tarafından durduruldu. Devlet tarafından işletilen gazetelerdeki gazeteciler bile editörlerini haber odalarından çıkartıp haber üretimini devralmıştı.
Suriye’nin 2011’deki ayaklanması, milyonlarca insanı harekete geçiren bir öfke patlamasıydı. Rejime karşı direnişin etkili biçimleri arasında kitlesel sokak protestoları ve rejim güçleri çekildiğinde hükümetin bazı taraflarını devralan yerel koordinasyon komiteleri de vardı.
Ancak Suriye devriminin esasında bir grev dalgası yoktu. Bu durum, Esad rejiminin başkentte “her zamanki gibi” devam edebileceği anlamına geliyordu.
Esad’ın karşı devriminin başarısı Suriye halkı için bir felaketti. Milyonlarca kişi savaşta yerinden edildi veya ülkeden kaçtı, yüz binlerce kişi öldürüldü. Suriyeliler rejimin elinde daha uzun yıllar baskı ve işkenceye katlanmak zorunda kaldı.

Arap devrimleri neden başarısız oldu?
Ayaklanmaların başarısız olmasının tek bir nedeni yok; her biri kendine özgü bir yörünge izledi. Ancak ortak temalar var. Bazı popüler hareketler hiç değilse kilit isimleri devirdi ve siyasi reformları tartıştırmak zorunda bıraktı. Ancak aktivistler genel olarak eski rejimlerin baskıcı aygıtını parçalamaktan ziyade korumaya çalıştılar. Batılı diplomatların ısrarla önerdiği bir “demokratik geçiş modeli” benimsediler.
İkincisi, sokaklarda ve işyerlerinde sosyal adalet taleplerini karşılamak için cesur adımlar atmadılar. Yine Batılı hükümetlerin “tavsiyelerine” uyarak, neoliberal politikalara devam ederek “ihtiyatlı” davranacaklarını göstermeye çalıştılar. Ancak bu, devrim için sokağa çıkan işçileri ve yoksulları yabancılaştırdı.
Suriye ve Libya gibi durumlarda, halk ayaklanmaları başkentlerde erken atılımlar yapmadı ve diktatörlere bir geri dönüş örgütlemeleri için zaman tanıdı.
Libya’daki Muammer Kaddafi, sonunda iç savaşta isyancılar tarafından yenildi.
Ancak Esad, İran, Rusya ve Hizbullah gibi dış güçlerin yardımıyla Suriye’de iktidara tutundu.
Filistin’in kurtuluşu sorunu, yenilgiye karmaşık şekillerde katkıda bulundu. Şam yakınlarındaki Yarmuk mülteci kampının ezilmediğini ve bunun yerine devrimci enerjinin yoğunlaşarak devam ettiğini hayal edin. Haniye, Hamas’ın Suriye devrimiyle dayanışmasını, ayaklanmanın başlamasından yaklaşık bir yıl sonra kamuoyuna duyurdu. Filistinli mültecilere ev sahipliği yapan devletlerin işlerine karışmak istemiyordu. Ancak halk devrimi tarafından tehdit edilen devletler emperyalist ve bölgesel güçlere güveniyordu.
Mısır ordusu ve güvenlik güçleri, Gazze’nin kapılarını dışarıdan kapalı tutuyor. İsrail ile barış anlaşmasının imzalanmasına bağlı olarak, ABD’den milyarlarca dolar doğrudan yardım aldılar. Filistinliler ve Mısırlıların hem apartheid İsrail devletine hem de Mısır devletine karşı devrimdeki ortak çıkarlarının özü budur. Mısır sokakları 2011’deki Filistin mücadelesinin yanındaydı. Ancak Müslüman Kardeşler de dahil olmak üzere Mısır’daki daha büyük siyasi güçler, İsrail ile yapılan anlaşmanın iptali çağrısında bulunmayı reddetti; bu, ordu ve güvenlik güçleriyle doğrudan bir çatışma anlamına gelecekti. Reformist liderlerin devleti olduğu gibi bırakma arzusu, sadece karşı devrimin elinde silahlar bıraktı.

Bugün kitlesel bir direniş potansiyeli var mı?

Esad rejiminin hızlı çöküşü, toplumsal tabanını kaybettiğini gösterdi. Ancak yeni rejim henüz inşa edilmedi. Birçok Suriyeli, Esad’ı devirmedeki rolü nedeniyle HTŞ’yi destekleyecek. Ancak diğerleri, otoriter ve seçkinci İslamcı bir hareket olarak siciline karşı temkinli olacak ve liderlerin bazılarının mezhepçi geçmişinden korkacak.
Toplumsal alandaki mücadele çok önemli olacak. En azından Suriyelilerin yoksul çoğunluğu şimdi kendilerini örgütleme şansına sahip olacak mı? Yeni hükümeti, Suriye’yi yeniden inşa ederken serveti yeniden dağıtmaya zorlayabilecekler mi, yoksa yeniden inşa dar bir zengin kesime mi fayda sağlayacak?
Halk örgütlenmesinin aynı anda birkaç noktada canlanması muhtemel. Birincisi, kayıplar ve şehitler için adalet sorunu etrafında. İkincisi, toplumsal adalet sorunları etrafında. Üçüncüsü, İsrail’in saldırganlığına direnmek ve Filistin ile dayanışmak. Son olarak, Kürt özerkliği ve her türlü baskıdan kurtuluş konuları.

Esad rejiminin düşüşü Filistin’i nasıl etkileyecek?

İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırımcı saldırısı, dünyanın dikkatinin büyük bir kısmının Suriye’deki olaylara odaklandığı bir dönemde azalmadı. İsrail güçleri, Suriye’de daha fazla toprak ele geçirmek için Esad’ın çöküşünden yararlandı. İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu, HTŞ Şam’a yaklaşırken işgal altındaki Golan Tepeleri’ndeki İsrail nüfusunu ikiye katlama planlarını duyurdu. Ve yüzlerce İsrail hava saldırısı, Suriye genelindeki askeri üsleri ve tesisleri felç etti. Yine de, HTŞ’nin lideri  Ebu Muhammed Cevlani “yeni çatışmalar” aramadığını söylese bile, Şam’daki yeni rejimin İsrail’e dost olacağının garantisi yok. El-Cevlani, “yeniden yapılanma ve istikrara ihtiyaç olduğunu, daha fazla yıkıma yol açabilecek anlaşmazlıklara çekilmemek gerektiğini” vurguladı. Ancak İsrail’in yerleşim birimlerinin genişletmesi, gerçek bir barış veya güvenliğin olamayacağını hatırlatıyor.
Filistin işgal altındayken Suriyeliler için Esad’ın düşüşü Filistinlilerin daha özgürce örgütlenebileceği bir Suriye anlamına geliyor – artık rejimin vahşetiyle karşılaşmıyorlar. Bu yeni bir dinamik yaratabilir.
Hamas, Esad rejiminin çöküşünü hemen memnuniyetle karşıladı ve Suriyelileri “özgürlük ve adalet özlemlerine” ulaştıkları için tebrik etti. Hamas liderliğinin Esad’a karşı ayaklanmayı alenen desteklemesinin üzerinden yaklaşık 13 yıl geçti. Hamas, Esad’ı “kendi halkını öldürmekle” suçladı.
Gerçekten de, Suriye’deki Filistinliler rejimin intikamı karşısında korkunç bir bedel ödedi – Esad’ın güçleri Şam yakınlarındaki Yarmuk mülteci kampını mahvetti.

Kaynak: https://socialistworker.co.uk/palestine-2023/syria-in-the-shadow-of-war-and-revolution/