Suriye, Güney Kore, Fransa: Sistem Krizde, Haydi Biçimlendirelim!
Geçtiğimiz hafta yaşanan çalkantılar sistemin daha büyük bir krizinin parçası
Suriye’de Beşar Esad rejimi on yıldan fazla süren devrim, karşı devrim ve iç savaştan sonra geçen hafta sonu düştü. Şimdi, emperyalist güçler ülkeyi kuşatıyor.
Ancak, Esad rejiminin sonu sıradan Suriyelilere 2011 devrimlerini yeniden canlandırma ve aşağıdan yeniden örgütlenme şansı veriyor.
Fransa’da sağcı başbakan Michel Barnier devrildikten sonra tüm siyasi sistem çıkmaza girdi.
Neoliberal başkan Emmanuel Macron’un bugüne kadar yaşadığı en büyük kriz ve grevler tırmanırsa işçi sınıfı onu ve yandaşlarını görevden alabilir.
Güney Kore’de, sağcı başkan Yoon Suk Yeol’un istifasını talep eden kitlesel protestolar ve grevler ülkeyi sarstı. Parlamentoda çıkmazını aşmak için başarısız bir darbe girişiminde bulundu.
Bu çalkantılar, sistemin daha büyük bir krizinin parçası. İklim değişikliğinden ekonomik felaketlere, emperyalist güçler arasındaki savaş tehdidine kadar bir dizi felaketle karşı karşıyayız.
Bunlar, kapitalist birikim ve milyarderler, bankacılar ve patronlardan oluşan bir azınlık için kârı maksimize etmeyi her şeyin önüne koyan bir sistemde köklerini buluyor. Ve merkezci siyasetin olağan çözümleri artık gerçek bir çözüm sunmuyor.
İtalyan Marksist Antonio Gramsci, 1920’lerde ekonomik, sosyal ve politik krizlerin bir araya geldiği zamanların kapitalizmin “organik krizini” simgelediğini savundu. Bunun, “egemen sınıfın hegemonyasının krizi”ni yaratabileceğini söyledi; yani sıradan insanlar arasında sistemin meşruiyetini sürdürme yeteneğini kaybetmesi.
İnsanlar kapitalizmin yarattığı sorunları çözemediğini gördüklerinde, politikacılar, patronlar ve ana akım medya tarafından ortaya atılan dünya görüşünü sorgulamaya başlarlar. Ana akım partileri ve rekabete dayalı bir sistemin işleri yürütmek için en iyi yol olduğu fikrini reddedebilirler.
Gramsci bu durumu “otorite krizi” ve “genel devlet krizi” olarak tanımlamıştır. Bu, egemen sınıfın ve kurumlarının güvenilirliğini yitirdiği derin bir istikrarsızlık anıdır.
Ayrıca işçi sınıfı insanlarının sisteme meydan okuması için bir fırsattır. İşçiler, kapitalist sistemi ayakta tuttukları ve kar elde ettikleri için kolektif güce sahiptirler. Grev yaparlarsa, toplumda kararları vermek için muazzam zenginliklerini ve güçlerini kullananlarla mücadele edebilirler.
Fransa’da grevler, işçi sınıfı insanları lehine çıkmazı kırma gücüne sahiptir. Suriye’de, demokrasi ve sosyal adalet için mücadele eden sıradan insanlar gerçek bir alternatif sunabilir.
Ve Güney Kore’de, umut, işçi sınıfının mücadelelerini derinleştirebilmesine ve tüm çürümüş siyasi düzeni yıkmak için mücadele edebilmesine dayalı.
Ancak bunların hiçbiri garanti değil; patronlar ve politikacılar, bir karşı koyuş olmadığı sürece krizin bedelini bize ödetmenin yollarını her zaman bulacaklardır. Fırsatları değerlendirmek ve krizin seyircisi olmamak bize kalmış.
Kaynak: Socialist Worker https://socialistworker.co.uk/sw-view/syria-south-korea-france-a-system-in-crisis-lets-shape-it/?mc_cid=0d96d45ae3&mc_eid=e71f47f6af