GüncelDeprem; düşen bir yıldırım gibi, toplumdaki bütün çelişkileri aydınlattı

Deprem; düşen bir yıldırım gibi, toplumdaki bütün çelişkileri aydınlattı

-

20 senelik iktidarın ekonomik büyüme yöntemlerinin bedeli onbinlerce ölüm oldu. Maalesef bütün enkazlar kaldırıldığında ve doğru rakamlar açıklanırsa bu sayı yüzbinlerce ölüm olabilir. En az 5 milyon kişi de evsiz, sokakta yatıyor.

Bu katliamın altında yatan gerçek, AKP iktidarının neoliberal inşaat merkezli büyüme modeli. İnşaattan sağlanan karlar Türkiye sermaye sınıfının bütününü büyüttü, silah sanayinin gelişmesine olanak verdi, Türkiye sermaye sınıfının bölgede bir alt emperyalist oyuncu olarak güçlenmesine izin verdi. Bu neoliberal yaklaşım dev şirketlerin kalitesiz binalar inşa etmesine yol açtı. Bedelini ölümlerle ödedğimiz sermaye birikimi sağlandı.

Ayrıca 20 senedir inşaattan sağlanan rant ve “bağışlar” AKP’nin paralel devletini finans etti. Bu durum politik iktidarın AKP’nin elinde toplanmasında önemli bir rol oynadı. Sermaye sınıfının hızlı büyüme ve bölgede güç olma hevesi üzerine yükselen bu iki politikadan da vazgeçmeden sorunlarımız çözülmez.

Son 20 yılda milyonlarca kişi ev sahibi yapıldı. Şimdi borç taksitleriyle aldıkları evlerinin kendi mezarları olabileceği kuşkusuyla yaşıyorlar. Çöken binaların çoğu AKP döneminde inşa edildi. Zarar görmüş ve yıkılması gerekli binaların bir kısmı AKP’nin getirdiği imar aflarından faydalanarak satışa sunuldu. 75 bin bina son imar affından faydalandı.

Toplumun başetmesi gereken sorun devasa boyutta. Sorun sadece 10 ilin neredeyse tamamen yeniden inşa edilmesi ve oralarda sadece çökmüş binalar değil, hasar görmüş binaları yıkıp yeniden ev yapmak lazım. Hasar görmemiş binalar için bile ciddi bir kontrol ve gerekirse tamir gerekiyor. Ancak tekrar böyle bir katliamın yaşanmaması için 81 ilin önemli bir kısmının yeniden inşa edilmesi lazım. Türkiye’nin bütün ev stoğu şüpheli durumda.

Türkiye gibi bir bütün olarak deprem bölgesi olan bir ülkede depremde çökebilen bir evin değeri sıfır. Ancak emlağın sermayenin ve bireylerin değer deposu olarak kullanıldığı bir toplum olarak bu iktidar tarafından şekillendirildik. 2018 imar affının televizyon reklamına bakınız. Hem sermayenin hem AKP’nin tabanının önemli bir kısmının birikimlerini korumak bir kriz nedemi. Finansal sektörün verdiği borçlarla inşa edilmiş bu emlak stoğu artık büyük olasılıkla aslında değersiz. Bu durumu örtbas için bu değer kaybı görmezlikten gelinmeye çalışılabilir. Ancak bu kadar büyük bir katliam sonrası bu zor.

Her krizde olduğu gibi en kilit soru kimin krizin faturasını ödeyeceği sorusu. Bu depremde yok edilen biriktirilmiş emek değerinin ikamesi kimin tarafından yapılacak, bu değer kimin elinde kalacak? Bu kadar büyük bir sorunun çözülmesi mevcut mülkiyet ilişkileri içinde zor görünüyor. Mülkiyet düzenine dokunulmayacaksa sorun ancak örtbas edilebilir. Örtbas etmek er ya da geç yeni, daha büyük bir katliama izin vermek demektir.

Bu insani kriz yanında iktidar da krizde. Erdoğan alışıldığı kadar ortada yok. Ordu deprem için nedense mobilize olmamış. Tahminen Erdoğan’ı kendi kaderine bırakıyorlar. Büyük kanallar bile imar eksiklerinden bahsetmek zorunda kalıyor. Şu ana kadar iktidara gık demeyen sunucular azıcık eleştirel laflar etmek zorunda hissediyorlar. 1999 deprem sonrasında empoze edilen deprem vergisi AKP iktidarı tarafından deprem önlemleri için değil, rant yaratmak için harcandı.

1999 depremi ve 2000-2001 finansal krizi, 2002 genel seçimlerinde iktidardaki partilerin sonu oldu ve AKP’nin iktidara gelmesine yol açtı. Bu hayat pahalılığı krizi ve depremin arkasından AKP’nin ve Erdoğan’ın adil bir seçim kazanması zor görünüyor. Deli gibi gündemi saptırmaya çalışıyorlar. “Yağmacı” iddiaları ve Süriyelileri suçlama çabalaı bunun bir örneği. Bir avuç müteahhit’in gözaltına alınması başka bir örnek. Bu arada deli gibi delil karartmaya çalışılıyor. Devlet dairelerindeki imar izinleri yok ediliyor, yıkılan binalardan gerekli beton ve demir örnekleri kasıtlı toplanmıyor. Bu çabalar AKP’yi sorulacak politik hesaplardan koruyamamalı. Tek kişilik rejimin özü tek bir sorumlunun olması. Erdoğan’ın iktidarının önünde bir engel yoktu. Sonuçlar ortada. Hesap sorulacak yer de belli.

Erdoğan’ın son sığınağı kadercilik. Depremin ikinci gününde Pazarcık ziyaretinde bir depremezedeye, “Olanlar hep oldu. Bunlar kader planının içinde olan şeyler.” dedi.

Kader Türkiye koşullarında küçümsenmeyecek kadar güçlü bir argüman. Önemli bir politik tehlikeyi de işaretliyor. Bu katliama iki olası tepki var. Birincisi kızgınlık, iktidarı cezalandırmak ve alternatiflerini aramak; ikincisi umutsuzluk ve kişisel çözümler aramak. Kişisel çözüm, tabii ki yok. Hepimiz (birkaç aşırı zengin hariç) mezarımız olabilen evlerde oturuyoruz. Bunun çözümü o kadar büyük bir ekonomik ve politik değişim gerektirecek ki, kişisel ya da parçalı bir çözümüm olasılığı yok. Bütün dünyada neoliberal politikaların semptomlarından biri emlağı barınma ihtiyacı olarak değil yatırım değeri olarak değerlendirmek. 2008 finansal krizi bile emlak spekülasyonundan çıkan bir kriz. Ancak Türkiye sermayesinin aşırı hızlı gelişmesi ve bölgesel güç olma hevesi burasının deprem ülkesi olması ile kesişince kriz özgün ve öldürücü bir şekil aldı. Dünyada ve Türkiye’de çözüm; barınma ihtiyaçlarımızı spekülatif yatırm aracı olmaktan çıkartmak.

AKP iktidarı ve Erdoğan zorda. Her zamanki baskılar twitter yavaşlatmak, sosyal medya paylaşımlarından gözaltılar pek tutmuyor. Üniversiteleri kapatmak iktidardan politik bir hesabın sorulmasını engellemek için atılan bir adım. Öyle görünüyor ki AKP ve Erdoğan’ın demokratik yollardan kurtuluşu mümkün değil. Dolayısıyla şimdiden seçimleri ertelemeyi gündeme getirmeye başladılar. Erdoğan “Bana bir yıl ver herşeyi düzelteceğim” dedi. Bu konuda net olmak gerek. Bu seçim ertelenmemeli. Bu seçim bu sene yapılmalı. Demokrasi hesap sormak için kullanılamayacaksa demokrasi değildir. Tabii ki bu koşullarda generaller darbe yapmaya kalkarsa buna karşı da direnmek gerekir.

Ne yapmalı?

En temel talep demokrasinin işletilmesi. Seçim Haziran sonrasına ertelenemez, ertelenmemeli, ertelenmeye kalkılırsa demokrasiyi savunmak için işyerlerinde ve sokaklarda direnmek lazım.

Üniversiteler kaptılmamalı, sosyal medya yasaklarına ve gözaltılarına son verilmeli. Bölgedeki OHAL kalkmalı. Mültecilere karşı söylemlere son verilmeli, ikinci defa evlerini kaybeden mülteciler korunmalı. “Yağmacı” linç girişimleri engellenmeli.

Mühendis odalarından alınan yetkiler iade edilmeli..

Yeniden inşaat sürecinde odalara, seçilmiş yerel yönetimlere, inşaat işçileri ve doğrudan yerel halka merkezi bir rol verilmeli.

Mevcut ev stoğunun hepsi gözden geçirilmesi ve demokratik kontrol altında düzeltilmeli.

Yeniden inşa sürecini finanse etmek için zenginlerin üzerindeki hem gelir hem de mülk vergileri yükseltilmeli.

Bütün inşaat sektöru tazminatsız kamulaştırılmalı ve yerel demokratik kontrol altında olmalı.

Her insana barınma hakkı tanınmalı. Bu görev seçilimiş yerel yönetimlere verilmeli ve yerel yönetimlere bunu gerçekleştirmek için gerekli fonlar sağlanmalı.

Emlağı yatırım aracı olmaktan çıkartmak için demokratik kontrol altında sıkı bir kira kontrolü uygulanmalı. Ev fiyatları kontrol altına alınmalı.

Birden fazla eve sahip olan insanlardan yüklü bir ek emlak vergisi alınmalı.

Seçilmiş yerel yönetimlere ucuz kiraya verilecek evler inşaa etmek üzere fon ve yetki verilmeli.

Türkiye ev stoğunun yeniden inşası çevreye ve doğaya saygı göstererek ve karbon emisyonları azaltılarak yapılmalı. Eski beton yığınlar değil ekolojik yeni yaşama uygun bir şehir ve köy planlanması gerçekleştirilmelidir.

Latest news

İŞGALCİLERİN ÇEVRESEL TAHRİBATI: SESSİZ KRİZİN ÇÖZÜMLEMESİ

Samer El Khoury Çoğunlukla insani çatışmalara ve jeopolitik mücadelelere odaklanılan çalkantılı savaş ortamında sessiz bir kriz yaşanıyor: ekokırım. Ekosistemlerin kasıtlı...

Yerleşimci sömürgeciliğin kanlı tarihi

23 Şubat 2024Yazar: Charlie KimberYerleşimci sömürgecilik terimi İsrail'e ilişkin analizlerde yeniden ön plana çıkıyor. Charlie Kimber bunun ne anlama...

Yüzmeyi Öğrenmek: Devrimciler, Geniş Partiler ve Seçimler

Paul Murphy İrlanda parlamentosu milletvekili, Kârdan Önce İnsan (PBP) grubunun üyesi ve RISE ağının bir parçasıdır.31 Aralık 2023'te Uluslararası...

‘Tarihi bir anlaşma’ mı dediniz?

Submitted by Claire on Thu, 2023-12-14 13:46Çeviri: tps://www.campaigncc.org/cop28_what_happened COP28, otuz yıldır devam eden BM iklim müzakerelerinde fosil yakıtlardan uzaklaşmanın gerekliliğini kabul...

‘Sadece tek devlet Filistin’in kurtuluşunu sağlayabilir’ – Ghada Karmi ile söyleşi

20 Kasım 2023 Bir Yahudi devleti ve bir Filistin devletinin alanı paylaştığı iki devletli çözümün nesi yanlış? İlk olarak, bu gerçekleşmedi....

Okunacaklar

İŞGALCİLERİN ÇEVRESEL TAHRİBATI: SESSİZ KRİZİN ÇÖZÜMLEMESİ

Samer El Khoury Çoğunlukla insani çatışmalara ve jeopolitik mücadelelere odaklanılan...

Başka makaleler
Önerilenler